Go ile ilgili çok fazla efsane anlatılır, güzel sözler söylenir. Hepsi de ilgi çekici, merak uyandırıcı mistik hikayeler ve sözlerdir. Go oynayan iki kişi 1945’te Hiroşima’ya atılan atom bombasının ardından, tahta üzerinden dağılan taşları toplayıp tekrar oynamaya devam etmişler. Go evrenin-yaşamın tahta üzerine yansımasıdır. Go filozofların oyunudur. Aklıma hemen gelenler bunlar. Daha nice niceleri.
Çok güzel söylenceler hepsi de. Yaşamla iç içe. Bazen yaşamdan oldukça kopuk. Gizem dolu hikayeler. Doğu felsefelerinin temel arayışlara verdikleri cevaplarla yoğrulmuş güzel söylenceler.
Go öğrenmeye başladığımda üst seviyelerdeki oyuncuların oyunlarını izlerken oyunun gidişatından hiçbir şey anlamazdım. Oyunun ilerleyen aşamalarında hep şu soruyu sorardım. “Kaybeden kim? Kazanan Kim?” Aradan onca zaman geçmesine rağmen hala bu soruları soruyorum. Kısaca benim Go oyununa bakışımı özetliyor bu sorulara verilemeyen cevaplar “KAYBEDEN KİM? KAZANAN KİM?” Yoksa bir denge oyunu mu? Go. Sorular, cevaplar, sorular. Genellikle Go’nun felsefe ile ilişkilendirilmesi Zen felsefesi ile yapılır. Pek fazla bilgim olmadığı gibi kendimce pek yanlışta bulmam bunu. Doğu ile Batı felsefelerinin temel arayışlara verdikleri cevapları karşılaştırma oldukça kapsamlı bir konu ancak yeri gelmişken Go ve Felsefe ilişkisiyle ilgili birkaç arayışa girmek isterim.
Bir çok çelişkiyi barındıran yaşamda aynı çelişkileri Go oyununda da buluyoruz. Belki de yaşamımızda beceremediğimiz şeyleri Go oyununda yapmaya, yaratmaya, yaşamaya,yaşatmaya çalışıyoruz. Kim bilir? Yaşam nasıl öldürmek yok etmek üzerine kurulu değil, beraberce yaşamak üzerine kurulu bir oyun ise Go da bence bize bunu bir kere daha hatırlatan, hatırlatması gereken bir oyun. Yaşamda yok etmesi kolaydır. Beraber yaşamak ise zor . Go bize bu kuralı hatırlatır belki. Tahtaya yapılan her hamlede acıları, ölümleri, savaşları tekrar tekrar anımsatır. Ama aynı zamanda bir cevap sunar bize Go, cevap olarak paylaşımı sunar. Paylaşmayı sunar. İşte bu nedenle Go oyuncuları paylaşmayı öğrenen, öğreten ve ören kişilerdir.
Peki bu oyunda sizce Kaybeden kim? Kazanan kim?
Çok güzel söylenceler hepsi de. Yaşamla iç içe. Bazen yaşamdan oldukça kopuk. Gizem dolu hikayeler. Doğu felsefelerinin temel arayışlara verdikleri cevaplarla yoğrulmuş güzel söylenceler.
Go öğrenmeye başladığımda üst seviyelerdeki oyuncuların oyunlarını izlerken oyunun gidişatından hiçbir şey anlamazdım. Oyunun ilerleyen aşamalarında hep şu soruyu sorardım. “Kaybeden kim? Kazanan Kim?” Aradan onca zaman geçmesine rağmen hala bu soruları soruyorum. Kısaca benim Go oyununa bakışımı özetliyor bu sorulara verilemeyen cevaplar “KAYBEDEN KİM? KAZANAN KİM?” Yoksa bir denge oyunu mu? Go. Sorular, cevaplar, sorular. Genellikle Go’nun felsefe ile ilişkilendirilmesi Zen felsefesi ile yapılır. Pek fazla bilgim olmadığı gibi kendimce pek yanlışta bulmam bunu. Doğu ile Batı felsefelerinin temel arayışlara verdikleri cevapları karşılaştırma oldukça kapsamlı bir konu ancak yeri gelmişken Go ve Felsefe ilişkisiyle ilgili birkaç arayışa girmek isterim.
Bir çok çelişkiyi barındıran yaşamda aynı çelişkileri Go oyununda da buluyoruz. Belki de yaşamımızda beceremediğimiz şeyleri Go oyununda yapmaya, yaratmaya, yaşamaya,yaşatmaya çalışıyoruz. Kim bilir? Yaşam nasıl öldürmek yok etmek üzerine kurulu değil, beraberce yaşamak üzerine kurulu bir oyun ise Go da bence bize bunu bir kere daha hatırlatan, hatırlatması gereken bir oyun. Yaşamda yok etmesi kolaydır. Beraber yaşamak ise zor . Go bize bu kuralı hatırlatır belki. Tahtaya yapılan her hamlede acıları, ölümleri, savaşları tekrar tekrar anımsatır. Ama aynı zamanda bir cevap sunar bize Go, cevap olarak paylaşımı sunar. Paylaşmayı sunar. İşte bu nedenle Go oyuncuları paylaşmayı öğrenen, öğreten ve ören kişilerdir.
Peki bu oyunda sizce Kaybeden kim? Kazanan kim?
Türker Özşekerli