"Tarihe bakarsanız anlarsınız"
Ece Ayhan
Ece Ayhan
Ta o zaman, tarihe bakarak yani...
Tarih bilinci arkadaşlar, insan emeği akılla yoğrulunca hayaller somutlanınca’dan bahsediyoruz. Zamanın akışkanlığına müdahale eden insan, bir araya gelmeyi inatla, inançla çalışmayı ve evet örgütlenmeyi, sorumluluk almayı beceren bir demet insandan bahsediyoruz. Yıl 1995, 486DX, telefon, fax –ki ne lüks- yazışma adresleri, fotokopi makineleri yavaş, internet düşe kalka. Alpar Kılınç’ın ölümü ve bir ekibin safların sıklaşmasıyla anısına düzenlenen ilk turnuva : Taşlı Yol dergisi, ikinci yıldızdaki turnuva sonuçları, katılım 11 kişi. 11 yıl evvelinden bugüne gelindi. Sorsanız o ekibe, her şey dün gibi. O zamanlarda yer alan insanlar, şimdi çoluk çocuğa, işe güce karıştılar ama hala turnuvalarda ilk beş masada ve go takımlarının olduğu her yerde karşımıza gülümseyerek, selamla, içlerindeki çocuklarla çıkıyorlar. Türkiye’yi uluslar arası platformlarda ilk ifade edenler, fusekide serpilmiş taşlar gibi memleketin şehirlerinde öğretmeye ve öğrenmeye devam eden, ilham veren arkadaşlar.
İnsan coşmaya görsün, barajdaki delik çağlayana dönüşür.
Heyecan arttıkça demek böyle oluyor, sebep ve sonuçlar çalışma ve paylaşıma dönüşüyor. İşte burada Taşlı Yol, TGOD’la aynı anda, aynı günlerde çıkan resmi yayın organı görevini üstleniyor ve aynı kadro hayata geçiriyor. Bir sorumluluk, bilginin birikimi, evrimi, taleplerin cevabı oluyor.
Taşlı Yol, önde gidenlerin, arkadakilere ‘haydi’ diyerek onları da yanlarına doğru çekişidir.
Kuşlar göç ederlerken, dengeli ve ahenkli uçmak zorundadırlar. Aşmaları gereken uzun ve zorlu yolu birbirlerini motive ederek, kanat kanata kollayarak bitirirler. Sebep: türlerinin devamını sağlamak, doğada dengeyle yer almak.
Bir şey yapmak, kendini ve çevreni geliştirerek… Burada güzel olan, yolda olmaktır. Yol dendiğinde, bir uzunluk peydah olur zihinde. Ama şu da vardır ki, varılacak yer de size yakınlaşmaktadır.
Taşlı Yol ile Fuseki’yi çıkartan ekibin örtüşen noktası şu: bir araya geldikleri yer Ankara ve tanışmalarıyla geçen zaman 3 - 4 sene. Fark ise şu: o dönem turnuvalarda go oynayan oyuncu sayısı 15 – 20 kişi. Şimdi Türkiye’deki TGOD’a kayıtlı olan oyuncuları görmek için, TGOD.org.tr’ye bir bakalım. Türkiye şimdi uluslararası platformlarda Avrupa, Kore, Japonya turnuvalarında ve toplantılarında, ödüller, oyuncuların yol, konaklama masrafları, medyaya danışmanlık, kurumsal destekler, turnuva organizasyonlarındaki imece çalışmalar, iletişim becerileri, üniversitelerin, şehirlerin, dostlukların birbirini dinamik bir şekilde yoklaması ve go öğrenenlerin ve aniden gelişme kaydedenlerin yaş ortalamasının gün be gün düşmesi ve sayılarının artması. İşte fark burada...
Bu andan itibaren, oyuncuların akla gelen istatistikleri, artarak artacak ve dolayısıyla talepleri de. 90’lara gittiğimizde ise, o karanlıkta birbirlerini illa ki bulan go oyuncularının çabalarına şimdi bugüne inat, meselemiz, birlikteliğimize dairi geliştirmek.
Bir ülkenin, toplumsal estetik, bilgi birikimi ve pratiklerindeki gelişim süreci, ülke yönetiminden yerel yönetimlere, okullardan, en küçük kurum olan aileye kadar, etkileşim içerisinde olmasıyla mümkündür. Ülkemizde, hele hele bu zamanlarda, bu yüzden biz şehirlerde yaşayanlara görevler düşmekte. Küçük hareketlerin neleri tetiklediğini görebiliyoruz. Tarihe baktığımızda kendi adımıza geldiğimiz yer gibi.
Fuseki, geçmişin ve bugünün ilhamıdır. Şimdiyi ve yarını, düne kadarıyla tasarladık. Bu kurguda zamanın akışında ve kırılma noktalarında evrimleşen oyunlar ve bilgiyle bir araya gelişlerde doğan sayfalarla merhaba.
Taşlı Yol’da ayağa kalkanlar; yoklama zamanı: Kerem, Ertuğ, Dardeniz, Tuncay, Melek, Ayşegül, Emre, Oğuz, Harun, Bozacıoğlu, Varol, Murat Öztürk… Bu isimleri duymanın yanı sıra, hemen yanı başımızda görüyor olmak, TGOD’a can katıyor, Taşlı Yol’u yaşatıyor. Fuseki’ye ilham veriyor. Ve saygıyla Alpar’a bakıyoruz.
Özgür Yalçın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder